Tıbbi görüntüleme dünyasında hastaların en sık duyduğu ve belki de en çok kafa karışıklığı yaşadığı terimlerin başında Tesla kavramı gelmektedir. Doktorunuz sizden bir manyetik rezonans görüntüleme yani MR isterken özellikle 1.5 Tesla veya 3 Tesla olsun diye belirttiğinde bu rakamların ne anlama geldiğini merak etmeniz son derece doğaldır. Genellikle insanlar bu terimi duyduklarında akıllarına ünlü elektrikli otomobil markası veya büyük mucit Nikola Tesla gelse de radyoloji dünyasında bu ifade cihazın sahip olduğu manyetik alan gücünü temsil eder.
Bir MR cihazının kalbi diyebileceğimiz devasa mıknatısın gücü Tesla birimi ile ölçülür ve bu güç arttıkça cihazın yetenekleri de doğru orantılı olarak değişir. Hastalığın teşhisinde hayati bir rol oynayan bu teknoloji vücudun iç haritasını çıkarmak için radyo dalgalarını ve manyetik alanı kullanır.
Tıbbi görüntülemede “Tesla (T)”, MR cihazının manyetik alan gücünü ifade eder. Kliniklerde en yaygın iki seçenek 1.5 Tesla ve 3 Tesla sistemlerdir. Alan gücü arttıkça görüntüdeki sinyal-gürültü oranı (SNR) yükselir; bu da çekimi daha detaylı (daha yüksek çözünürlük) veya daha hızlı (benzer kaliteyi daha kısa sürede) yapabilme imkânı verir. Kısacası, 3T teoride 1.5T’ye kıyasla SNR’yi yaklaşık iki katına kadar çıkarabilir; pratikte bu kazanım, protokollere ve hastaya göre çözünürlük ya da süre avantajına çevrilir.
SNR ve çözünürlük: 3T’de SNR artışı, daha küçük lezyonları yakalamayı ve ince anatomik detayları ayırt etmeyi kolaylaştırır. Nöro-görüntülemede (fMRI, DTI), kas-iskelet ve bazı abdominal incelemelerde bu ek “netlik” tanısal güveni yükseltebilir. Ancak her artının bir bedeli vardır: 3T’de manyetik duyarlılık (susceptibility) ve kimyasal kayma gibi artefaktlar belirginleşebilir; özellikle hava-yumuşak doku arayüzlerinin yoğun olduğu bölgelerde (sinüs çevresi, akciğer tabanı yakın alanlar vb.) dikkat gerekir.
RF ısınması (SAR) ve homojenlik: Alan gücü arttıkça RF enerjisine bağlı ısınma (SAR) limitleri daha hızlı dolabilir; bazı sekanslarda süre/parametre ayarı yapmak gerekebilir. Ayrıca 3T’de B1 homojenliği ve bSSFP bantlanma gibi fiziksel etkiler, kardiyak gibi belirli uygulamalarda optimizasyon ister. Bu noktada merkezlerin ACR ve benzeri güvenlik kılavuzlarına göre hareket etmesi esastır.
İmplant ve cihaz uyumu: MR ortamında kullanılan tüm implantlar MR Safe, MR Conditional veya MR Unsafe olarak etiketlenir. Birçok modern implant MR Conditional sınıfındadır; yani belirli koşullar altında (ör. alan gücü, SAR limiti, konumlandırma) güvenle taranabilir. Hangi alan gücünde çekileceği, üreticinin etiket bilgisindeki koşullara göre belirlenir. Bu nedenle cihaz kartı/raporu çok önemlidir.
Doktorunuz sizi bir görüntüleme merkezine yönlendirdiğinde genellikle ihtiyaca uygun cihazı belirtir ancak sizin de bilinçli olmanızda fayda vardır.
Aşağıdaki durumlarda hangi cihazın daha uygun olduğunu görebilirsiniz:
3T’nin temel avantajı, daha fazla bilgi yoğunluğunu aynı sürede veya aynı bilgi yoğunluğunu daha kısa sürede alabilmesidir. Bu sayede:
Yine de her merkezin coil yapısı, yazılımı ve protokol deneyimi sonucu doğrudan etkiler; “3T her zaman daha iyi” demek doğru değildir.
“Daha hızlı” iddiası koşulludur. 3T’nin SNR kazanımı, aynı görüntü kalitesini daha kısa sürede elde etmeye veya aynı sürede kaliteyi artırmaya harcanabilir. Gerçekte merkezler, hastanın kliniğine göre bu kazanımı bazen süreye, bazen çözünürlüğe çevirir. Yani iki cihazda da süreler benzer olabilir; farkı sonuç kalitesi belirginleştirir.
Akustik gürültü MR’da esas olarak gradientlerin hızlı çalışmasından kaynaklanır ve her iki alanda da belirgindir. Merkezler kulak tıkacı/ kulaklık sağlar. Gürültüyü tek başına “Tesla” belirlemez; sekans ve cihaz tasarımı da etkilidir. Güvenlik kılavuzları işitme korumasını standart bir uygulama olarak ele alır.
Kural basittir: Etiket ne diyorsa o. İmplantınızın MR güvenlik sınıfı ve koşulları (ör. izin verilen alan gücü, maksimum SAR, tarama modu) üretici etiketinde yazar. Randevuya gelirken cihaz kartı/raporunu yanınızda getirin; merkez bu bilgiyle 1.5T mi 3T mi uygun, buna karar verir.
Hayır. Nefes, hareket, vücut yapısı, yağ dağılımı, metalik materyaller, çekim bölgesi ve kullanılan coil/protokol gibi değişkenler sonucu etkiler. Bazı organlarda iyileşme çarpıcı iken, bazı durumlarda 1.5T daha dengeli görüntü sunabilir.
Gadolinyum temelli kontrastlar, alan gücünden bağımsız olarak güvenlik protokollerine göre uygulanır; SAR yönetimi ve sekans seçimi ise merkez tarafından optimize edilir. (Kontrast kararı her zaman klinik gereklilikle verilir.)